1 Mart 2014 Cumartesi

BARCELONA-2

Ertesi gün Sagrada Familia 'dan (Kutsal Aile)  başlayalım dedik.Tek kelime ile muhteşem bir yapı  Gaudi 1882 de projesini çizmiş ve yapımına başlamış fakat omru bitirmeye yetmemiş  Antoni Gaudi 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölünce yapımına devam edilmiş  2025 yılında belki tamamlanacakmış. Katedral'in  yapımına halkın yardımları ile başlanmış hala da sembolik olarak halkın yardımları ile yapılıyor, bu nedenle de bitirilemediği söyleniyor. Halk  arasında bitmeyen kilise deniyor. Gaudi  şehirdeki tüm yapılarından gelen geliri de buranın yapımına aktarmış zamanında. Resimlerde görürsünüz gerçekten muhteşem bir yapı. Üzerindeki resimlerde ki bunların her biri tastan elle oyulmuş sinek de dahil olmak üzere bir suru hayvan , insan , meyve resimleri kabartma olarak var. Gaudi İspanyada modern sanatın öncüsü olarak bilinen bir mimar. 1852 yılında Katalunya'nin Reus kentinde doğmuş ve 1926 yılında da bir tramvay’in altında kalarak ölmüş. Gaudi eserlerinde doğadan çok etkilenmiş. Eserlerine bakarken mesela evin balkonunda bir deniz kabuğunun biçimini aynen görebiliyorsunuz. Ya da eserlerinin iskeletinde aynen hayvan iskeletinden biçim olarak yararlanmış.. Antoni Gaudi olmasaymış Barcelona da ne olurmuş bilmiyorum. Nereye baksanız onun eseri. Yaptığı binalar gerçekten muhteşem.




Neyse Sagrada Familia da epey bir zaman geçirdik. En üst kata asansörle çıkıyorsunuz fakat bekleme suresi ortalama 1 saat olduğu için hiç teşebbüs etmedik. Bu arada İspanyada yankesicilik üst düzeyde. Restaurant'a bile gidince çantanızı sandalyeye bırakıyorsunuz garson üzerine bir örtü örtüyor. (Tabi lüks olanlarda yoksa take away cinsinden olanlarda tamamen kendi sorumluluğunuza kalmış) Biz de Sagrada Familia’nin karşısında hediyelik eşya tezgahlarına birer bayan içgüdüsü ile bakınırken arkadaşım Zeynep’in para çıkarıp kolunun altına sıkıştırdığı cüzdan’i (Allahtan içinde 5 euro vardı. Diğer paralarını ayrı yere koymuştu ) tereyağından kil çeker gibi gitti. Hirsiz Zeynep’e çok küfür etmiştir para yok içinde diye ama bize ders oldu. Daha bir dikkatli olduk. Çevrede yemek yiyelim dedik . Restaurantta da yan masada oturan Fransız turistin çantası (içinde pasaportu, parası ve kredi kartları varmış) gözümüzün önünde gitti.

Sagrada Familia'dan sonra Picasso müzesine gittik. Ben 'Sabancı Müzesinde  Picasso sergisini gezmeye gittim' dediğimde bir arkadaşım ‘’o da bir şey mi, sen Barcelonadakini gör’’ demişti  Bende içimden itiraf edeyim ki ‘’ukala ‘’ demiştim ama hakliymiş. Çok kulaklarını çınlattım valla arkadaşımın haberi olsun. Haklıymış. Mesela Picasso'nun nü erkek resmi yaptığını bilmiyordum. Hatta hayatımda nü erkek resmi görmemiştim. (Sanat anlamında diyorum) Meğer iyi bir ressam estetik bir erkek vücudu yapabiliyormuş :) Gerçekten güzeldi. Hele bir sansürlü resimlerin olduğu oda var ki valla hayatımda bu kadar elle yapılmış porno resim görmedim  İnanılmazdı. Fotoğraf olsa bu kadar olabilirdi. Müze de bir 3 saatimizi aldı. Sonra biraz alışveriş. Dükkanlar 20.00 da kapanıyor  Bu da ilginç bilirsiniz Avrupa şehirlerinde genelde 17.00 da kapanır her yer. Sonra marinada yemek yedik. 
La Gavinia diye bir restaurant. Tabi ki  garsonları  İngilizce  bilmiyor.  Üstelikte  çok  kabalar  İspanyolca hatta Katalanca bilmediğimiz için nedense pek bir sinirlendiler. Deniz ürünleri güzeldi.   Deniz ürünleri ve paella dışında da pek bir et yemekleri yok zaten. İçkileri sangrita ama dedim ya alkolü beni pek kesmedi. Vişne suyunun içine limon kesip koymuşlar bir de biraz alkol al sana sangrita... Nerede söyle anlı sanlı yeşil efe yada siyah efe rakimiz bizim. (Tekirdağ'ı da çabuk unuttum amma vefasızlık ha) ..Neyse şarapla idare ettik.

Sonraki günler kurs, kongre, firma toplantıları, aksamlar da firma partileri ve kongre yemekleri ile geçti. Bilirsiniz  klasik kongre iste...

Sagrada Familia dan bir tavan detayi 


E bu yazı bir 3. bolumu de hak ediyor, Tek bir bolümde okumak için  çok  uzun  olmuş  gezi  notlarım .  


Tek kelimeyle muhtesem bir yapi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder