Ertesi gün Sagrada
Familia 'dan (Kutsal Aile) başlayalım dedik.Tek kelime
ile muhteşem bir yapı Gaudi 1882 de projesini çizmiş ve
yapımına başlamış fakat omru bitirmeye yetmemiş Antoni
Gaudi 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölünce yapımına
devam edilmiş 2025 yılında belki tamamlanacakmış. Katedral'in
yapımına halkın yardımları ile başlanmış hala da sembolik
olarak halkın yardımları ile yapılıyor, bu nedenle de bitirilemediği
söyleniyor. Halk arasında bitmeyen kilise deniyor. Gaudi şehirdeki tüm
yapılarından gelen geliri de buranın yapımına aktarmış zamanında. Resimlerde
görürsünüz gerçekten muhteşem bir yapı. Üzerindeki resimlerde ki
bunların her biri tastan elle oyulmuş sinek de dahil olmak üzere bir suru
hayvan , insan , meyve resimleri kabartma olarak var. Gaudi İspanyada modern
sanatın öncüsü olarak bilinen bir mimar. 1852 yılında Katalunya'nin
Reus kentinde doğmuş ve 1926 yılında da bir tramvay’in altında kalarak ölmüş.
Gaudi eserlerinde doğadan çok etkilenmiş. Eserlerine bakarken mesela evin
balkonunda bir deniz kabuğunun biçimini aynen görebiliyorsunuz. Ya da
eserlerinin iskeletinde aynen hayvan iskeletinden biçim olarak yararlanmış..
Antoni Gaudi olmasaymış Barcelona da ne olurmuş bilmiyorum. Nereye baksanız onun
eseri. Yaptığı binalar gerçekten muhteşem.
Neyse
Sagrada Familia da epey bir zaman geçirdik. En üst kata asansörle çıkıyorsunuz
fakat bekleme suresi ortalama 1 saat olduğu için hiç teşebbüs
etmedik. Bu arada İspanyada yankesicilik üst düzeyde. Restaurant'a bile gidince
çantanızı sandalyeye bırakıyorsunuz
garson üzerine bir örtü örtüyor. (Tabi lüks olanlarda yoksa
take away cinsinden olanlarda tamamen kendi sorumluluğunuza kalmış) Biz de
Sagrada Familia’nin karşısında hediyelik eşya tezgahlarına birer bayan içgüdüsü
ile bakınırken arkadaşım Zeynep’in para çıkarıp kolunun altına sıkıştırdığı
cüzdan’i (Allahtan içinde 5 euro vardı. Diğer paralarını ayrı yere
koymuştu ) tereyağından kil çeker gibi gitti. Hirsiz
Zeynep’e çok küfür etmiştir para yok içinde diye ama bize ders oldu. Daha bir
dikkatli olduk. Çevrede yemek yiyelim dedik . Restaurantta da yan
masada oturan Fransız turistin çantası (içinde pasaportu, parası ve
kredi kartları varmış) gözümüzün önünde gitti.
Sagrada Familia'dan sonra Picasso müzesine gittik. Ben 'Sabancı Müzesinde Picasso sergisini gezmeye gittim' dediğimde bir arkadaşım ‘’o da bir şey mi, sen Barcelonadakini gör’’ demişti Bende içimden itiraf edeyim ki ‘’ukala ‘’ demiştim ama hakliymiş. Çok kulaklarını çınlattım valla arkadaşımın haberi olsun. Haklıymış. Mesela Picasso'nun nü erkek resmi yaptığını bilmiyordum. Hatta hayatımda nü erkek resmi görmemiştim. (Sanat anlamında diyorum) Meğer iyi bir ressam estetik bir erkek vücudu yapabiliyormuş :) Gerçekten güzeldi. Hele bir sansürlü resimlerin olduğu oda var ki valla hayatımda bu kadar elle yapılmış porno resim görmedim İnanılmazdı. Fotoğraf olsa bu kadar olabilirdi. Müze de bir 3 saatimizi aldı. Sonra biraz alışveriş. Dükkanlar 20.00 da kapanıyor Bu da ilginç bilirsiniz Avrupa şehirlerinde genelde 17.00 da kapanır her yer. Sonra marinada yemek yedik.
La Gavinia diye bir
restaurant. Tabi ki garsonları İngilizce bilmiyor. Üstelikte çok kabalar İspanyolca hatta
Katalanca bilmediğimiz için nedense pek bir sinirlendiler.
Deniz ürünleri güzeldi. Deniz ürünleri ve paella dışında da pek bir
et yemekleri yok zaten. İçkileri sangrita ama dedim ya alkolü beni
pek kesmedi. Vişne suyunun içine limon
kesip koymuşlar bir de biraz alkol al sana sangrita... Nerede söyle anlı sanlı
yeşil efe yada siyah efe rakimiz bizim.
(Tekirdağ'ı da çabuk unuttum amma vefasızlık ha)
..Neyse şarapla idare ettik.
Sonraki günler kurs, kongre, firma toplantıları, aksamlar da firma partileri ve kongre yemekleri ile geçti. Bilirsiniz klasik kongre iste...
Sagrada Familia dan bir tavan detayi |
E bu yazı bir 3. bolumu de hak ediyor, Tek
bir bolümde okumak
için çok uzun olmuş gezi notlarım .
Tek kelimeyle muhtesem bir yapi |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder