9 Mart 2014 Pazar

VERONA'YA SEYAHAT...ORALARA KADAR GITMISKEN VENEDIK...

Bayramlardan bir bayram. Önce bu bayram evde olayım, bayramda havaalanı keşmekeşi içine girmeyeyim dedim ama yine dayanamadım. Arkadaşım Aysun'u aradım. Zaten günde en az bir kere konuşuruz. "Bayramda bir yerlere mi gitsek" der demez kabul etti. Meğer O dünden hazırmış...Başladık düşünmeye "gitsek gitsek nereye gitsek???? O sırada tesadüfen kankam Dilara ile bir pazar günü evde "ne yapsak?" derken kanallardan birinde Julyet'in evi diye bir filme rastlamış ve seyretmiştik. Filmin konusu İtalya da Verona da geciyordu. Meğer Aysun da seyretmiş ayni filmi ve kafasında hep Veronaya gitmek varmış. Bu arada biz yere karar verene kadar tatile bir haftadan az bir süre kaldı ama ne gam....Hemen biletlerimizi aldık. Booking.com dan Veronada güzel, küçük butik bir otelde yer ayırttık. Veeee arife günü Venediğe uçtuk...

Seyahat zaten en bayıldığım eylem...Sürekli seyahat edebilirim ve hiç şikayet etmem...

Veronaya Venedik ya da Milano üzerinden gidebiliyorsunuz.. Biz THY ile önce Venediğe gittik. Venedik havaalanında malum pasaport işlemlerini tamamladık. Pasaport kuyruğunda yine Avrupa üyesi olmayan ülke vatandaşları kuyruğuna girdik. Sonunda pasaport işlemlerimizi tamamlayarak sorunsuz bir şekilde Italyaya ayak bastık. Bir sorun olacağından değil ama nedense o pasaport kuyruğunda hep bir gerilirim...

1 Mart 2014 Cumartesi

BARCELONA-3










Perşembe öğleden sonra ilk is olarak Park Guell'e gittik. Park Guelle gitmek için yeşil hat metroya biniliyor ve Lesseps durağında iniyorsunuz. Sonra parka gitmek için biz taksiye bindik. Çünkü 1300 metre uzaklıkta ve üstelikte çok yokuş bir yol. Enerjiyi parka bırakmayı daha doğru bulup taksiye bindik ve Park Guell’e gittik. Park Guell de Gaudi’nin bir şaheseri.Gez gez bitmeyebilecek bir yer. 1900-1914 yılları arasında Guell ailesi tarafından soyluluk göstergesi olarak Gaudiye yaptırılmış. Girişinde (resimlerde de görürsünüz) 2 tane bina var. Onlar basli başına ayrı bir güzel. Ana girişinde mozaikten yapılmış kocaman bir kertenkele var. Parka girişte duvarlar hepsi mozaik kaplı. Yine yukarıda duvarları mozaik kaplı bir taraca var ki buradan Barcelona çok güzel görünüyor. Tabii kalabalıktan kenara yaklaşabilirseniz Ayrıca taraçada ki banklarda mozaik kaplanmış. Anlatmakla olmaz görmek lazım. Parkın içinde Gaudi'nin yasadığı ve ölümünden sonra müze olarak halka açılmış evi var. Icindeki mobilyaları da Gaudi tasarlamış. Gerçekten çok güzeller. Adam kapı kollarını bile kendi tasarlamış. O kadar ergonomik ki. Ayni çizimle yapılmış olanlar 300 eurodan baslayan fiyatlarla satılıyor bazi dükkanlarda. Yani kesenize güveniyorsanız evinizdeki tüm kapı kollarını tanesi en az 300 Eurodan Gaudi’nin ergonomik kapı kolları ile değiştirebilirsiniz. Ben koltuk ve iskemlelere hayran kaldım...

BARCELONA-2

Ertesi gün Sagrada Familia 'dan (Kutsal Aile)  başlayalım dedik.Tek kelime ile muhteşem bir yapı  Gaudi 1882 de projesini çizmiş ve yapımına başlamış fakat omru bitirmeye yetmemiş  Antoni Gaudi 1926 yılında bir tramvayın altında kalarak ölünce yapımına devam edilmiş  2025 yılında belki tamamlanacakmış. Katedral'in  yapımına halkın yardımları ile başlanmış hala da sembolik olarak halkın yardımları ile yapılıyor, bu nedenle de bitirilemediği söyleniyor. Halk  arasında bitmeyen kilise deniyor. Gaudi  şehirdeki tüm yapılarından gelen geliri de buranın yapımına aktarmış zamanında. Resimlerde görürsünüz gerçekten muhteşem bir yapı. Üzerindeki resimlerde ki bunların her biri tastan elle oyulmuş sinek de dahil olmak üzere bir suru hayvan , insan , meyve resimleri kabartma olarak var. Gaudi İspanyada modern sanatın öncüsü olarak bilinen bir mimar. 1852 yılında Katalunya'nin Reus kentinde doğmuş ve 1926 yılında da bir tramvay’in altında kalarak ölmüş. Gaudi eserlerinde doğadan çok etkilenmiş. Eserlerine bakarken mesela evin balkonunda bir deniz kabuğunun biçimini aynen görebiliyorsunuz. Ya da eserlerinin iskeletinde aynen hayvan iskeletinden biçim olarak yararlanmış.. Antoni Gaudi olmasaymış Barcelona da ne olurmuş bilmiyorum. Nereye baksanız onun eseri. Yaptığı binalar gerçekten muhteşem.

BARCELONA -1

Günlerden bir perşembe sabahı THY'nin 08.40 Barcelona uçağı ile yolculuğumuz başladı. Yerel saat ile 11.15 gibi Barcelonadaydik. (Bizden 1 saat geriden zamanı takip ediyorlar). Bavul alma, pasaport kontrol gibi rutin işlemlerden sonra Barcelona sokaklarına adim attık. Havalananı kapısında acayip bir taksi kuyruğu. Fakat neyse ki çabuk ilerliyor. Kuyruk başında bizim kahyalara benzeyen bir çocuk elinde duduk sen oraya, sen buraya deyip duruyor. Bunları İspanyolca (ya da Katalanca ) soyluyor. Biz 6 kisi idik. İki kişi farklı otelde kalıyordu biz 4 arkadaş ellerimizde bavullar taksi kuyruğuna girdik. Çocuk bizi görünce keskin zekası ile buyuk taksi ihtiyacımız olduğunu belirleyip bizi bir kenara ayırdı. Neyse ki buyuk bir taksi çabucak geldi, bizde yola revan olduk.Taksi şoförüne adresi verdik. Hemen adresi navigator'a girdi. Kolayca otele ulaştık. Yalnız taksi şoförü İngilizce'nin I sini bilmiyor ama biz ‘’e şoför bilmek zorunda değil ’ diye dusunduk. Meğer Barcelona da kimse İngilizce bilmiyormuş... Otele geldik... Süper beceriksiz resepsiyon görevlileri İngilizce ''It is a pencil' düzeyinde bile değil Neyse yaklaşık 1 saatte check in işlemi yaptılar. Bavulları bıraktığımız gibi doğru kendimizi sokağa attık. E nereden baslanır tabi önce La Rambla dan.... Metro yakindi. 10 kullanımlık metro biletleri var. T- 10 Ticket diyorlar. 9.80 Euro. Her metro girişinden alabilirsiniz. Hemen birer tane edindik. 3 hat metroları var. Yeşil hat, Kırmızı hat ve Mavi hat.. Gideceğiniz yere göre binip inip hat değiştirebiliyorsunuz...

HAKKIMDA...


1 mayıs günü İstanbul'da doğdum. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunuyum. Bağımsızlığını ilan etmiş, annesi'nin okuduğu üniversiteyi dahası aynı bölümü seçmiş,  gelecekteki  meslektaşım harika bir genç adamın annesiyim. 

Anne olmanın dışında mühendisim. Özel sektörde calışıyorum. İş hayatım yoğun ve yorucu ama neyse ki hayatımı güzelleştiren muhteşem dostlarım arkadaşlarım var. Iyi bir arkadaşım, iyi bir dostum. Nefes alan tüm canlıların yaşam hakkına saygılıyım.

Kafamda sürekli yeni fikirler uçuşur. Hep yapacağım deyip bir türlü yapamadığım ya da başlayıp bitiremediğim çok şey var. En büyük tutkum seyahat etmek. En büyük hayalim tüm dunyayı gezmek. Suna Kıraç'ın anılarını anlattığı kitabın adı beni çok etkilemişti. "Ömrümden uzun ideallerim var" diye yazıyordu kitabın kapağında. Benim de ömrümden uzun gidilecek yollarım var. 

Orhan Kural'in gezginler kulübü web sitesinde  yayınlanan  ülkeler  listesine  göre  dünyada  336 ülke var. Ben henüz  23 ülkeye gitmişim. Daha gidilecek  312 ülke var. Üstelik bu 23 ülkede ortalama 2-3 şehre gittiğimi düşünürsek tum dünyayı gezmek için  336"nın epey bir permütasyon ve kombinasyonuna  ihtiyacım var gibi görünüyor ki ölmeden önce tüm dunyayı gezmiş olayım. 

Blog açma fikri uzun zamandır aklımdaydı ama bir türlü eyleme dönüştürememiştim.  Arkadaşlarımın da ısrarıyla en sonunda bir gezi blogu açma fikrini eyleme dönüştürebildim.  Umarım sürekliliğini sağlayabilirim. 

Yalnız benimki korkarım alıştığınız seyahat bloglarından olmayacak. Bir kere bu blog işinde profesyonel değilim. Sürekli güncelleyemeceğim için öyle ne, nerede kaça yenir, nerede  kaç  liraya kalınabilinir gibi önemli  bilgiler de bulamayacaksnız blogda. Ne yaptım,. nereleri  gezdim anılarımı da ekleyerek anlatabilirim yanlızca..Ha bir de bol  fotoğraf  çekerim  seyahatlerimde.  Onları da eklerim meraklısı için...

Umarım beğenirsiniz...


Son olarak bir not: Geçmis yillara ait gezilerimi de bu bloga  ekleyeceğim. Tabii akıl edip not almaya başladıktan sonraki gezilerim...Bu nedenle her ne kadar yazmayacağım dedimse de eğer fiyat yazmışsam   güncel olmayabilir ..Bilglerinize...